Niyazi Erhan Patır ( Emekli Jandarma Tuğgeneral)

Niyazi Erhan Patır ( Emekli Jandarma Tuğgeneral)

Mavi Berem
[email protected]

CUMHURİYETE GÖTÜREN LİDER

27 Ekim 2021 - 09:00

"Ya istiklâl, ya ölüm." parolası ile yola çıkan, manda veya himaye gibi hiçbir teklifi kabul etmeyen, Türk milleti için.  " Tam bağımsızlık bizim karakterimizdir."  diyen ulu önder ve yiğit arkadaşları, Mehmetçik ile birlikte yedi duveli dize getirmeyi Allah'ın izni ile başarmışlardı. Anadolu kurtarılmıştı ve sıra İstanbul ile Trakya da idi. 

Paşalar işgalden yeni kurtarılan Bursalılara verdikleri söz gereği, o geceyi yeşil Bursa’da geçiriyorlardı. M. KEMAL PAŞA valilikte kendisine ayrılan salonda sabah Fevzi Paşa, İsmet Paşa, Kazım Karabekir Paşa ve Kazım Özalp Paşa ile toplanmıştı. Trakya’yı teslim almak üzere,İstanbul’a hareket edecek bölüğü görüp beğenen Refet Paşa da yetişip toplantıya katıldı. Terhis, Trakya'nın teslim alınması, Özdemir Bey müfrezesinin durumu gibi askeri konuları görüşüyorlardı.

Muzaffer Kılıç, Osmanlı Sadrazamı Tevfik Paşa'nın şifresi çözülmüş telgrafını getirdi ve dışarı çıktı.
M. Kemal Paşa telgrafı yüksek sesle okudu. Paşalar aşırı bir dikkatle dinlediler. Ürkütücü, tuhaf bir sessizlik oldu.
Tevfik Paşa kısaca, 
'ikiliğin kalktığını, barış görüşmelerine hazırlanmak için güvenilir birinin İstanbul'a gönderilmesini' istiyordu. Osmanlı Sadrazamı, incelikli bir Osmanlıca ile, 'bundan böyle size düşen İstanbul'a bağlanmaktır, gereğine uyunuz' 
demek istiyordu.
İstanbul yönetimini iyi bilen komutanlardan itirazlar yükseldi:

"Yani milleti zafere götüren Meclis'i kapatacağız!"
"Milli hükümeti dağıtacağız!"
"Bizi hayata döndüren ordu bunların emrine girecek, öyle mi?"
"Tevfik Paşa bizim bir anayasamız olduğunu, Anadolu'da yeni bir devlet kurulduğunu, İstanbul işgal edildiğinden beri İstanbul yönetiminin varlığını kabul etmediğimizi bilmiyorsa ayıp, bildiği halde bu yazıyı yazıp yolluyorsa daha da ayıp."

"Emperyalistlerle barış masasına, teslimiyetçi İstanbul yönetiminin uygun göreceği, Vahidettin'in onaylayacağı bir kurul oturacak ha!" 

Kazım Özalp Paşa patladı:
"Haydi ordan be!"

Sakin Fevzi Paşa bile sinirlenmişti:
"Bu şaşkınlar rüyada mı yaşıyorlar?"

İsmet Paşa, "Türkiye'yi Sevr'i kabul eden kafa mı yönetecek?" diye sordu.

Muzaffer Kılıç çekinerek içeri girip M. Kemal Paşa'nın kulağına bir şeyler fısıldadı. Paşa ayağa kalktı. O kalkınca hepsi ayağa fırladılar.
"Ben öğleyin Tevfik Paşa'ya gönderilecek yazıyı hazırlarım. Sonra birlikte okur, son biçimini veririz."

Refet Paşa'ya döndü:
"Bak! Yarın İstanbul'a Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin temsilcisi, görevlisi olarak gideceksin. Türkiye'yi Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun hükümetinin temsil ettiğini, Türkiye'nin her yerinde bu Meclis'in kanunlarının ve kararlarının geçerli olduğunu belirteceksin. Seni Sadrazamın yaveri karşılayacak.
'Ben böyle bir makam tanımıyorum, Ankara'da Başbakan var'
diyeceksin. Hariciye Nazırının özel kalem müdürü gelecek, 'Hariciye Nazırını tanımıyorum, Ankara'da Dışişleri Bakanımız' var diyeceksin.
Böyle konuşacaksın.".

"Başüstüne!"

M. Kemal Paşa, arkadaşlarına döndü:
"Bazı misafirler bekliyordum. Gelmişler!"
İsmet Paşa nazikçe, "Öyleyse biz izin isteyelim" dedi. 
Paşa gülümsedi,
”Hayır, lütfen kalın .." dedi, "..bu misafirleri birlikte kabul edeceğiz." 
Paşalar merakla M. Kemal Paşa'nın iki yanında yer aldılar.  
Paşa kapının önünde bekleyen Muzaffer'e başıyla 'gelsinler' diye işaret etti. Muzaffer kapıyı açtı. Kapıdan içeri çığlık çığlığa, bir ışık, renk, hayat seli aktı.
Hepsinin sinirleri yatıştı, nabızları düzeldi.Bunlar en süslü giysilerini giymiş, kız, erkek, küçücük ilkokul öğrencileriydi. Başlarında iki öğretmen vardı ama bu seli durdurmaya, bir düzene sokmaya güçleri yetmedi. Çocuklar M. Kemal Paşa'yı bir çelenk gibi sardılar. Bir kız çocuğu Paşa'ya bir kucak çiçek verdi. Halinden bir şey söyleyeceği anlaşılıyordu ama konuşmayı başaramıyordu.
"Ne oldu yavrum?"
Kız can havliyle "Çok güzel bir şiir ezberlemiştim" dedi.
"Ee?"
"Heyecandan ... unuttum."
Paşalar kahkahayı bastılar. M. Kemal Paşa güzel kızı okşadı, 
"Hiç üzülme .." dedi, “Senden, sizden, bu çiçeklerden daha güzel şiir olur mu?"
Her ciddi, önemli konuşmada durduğu gibi dik durdu:

"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler geleceğimizin gülü, yıldızı, talih ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa sizler boğacaksınız. Ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek, ona göre çalışınız. Kızlarım, çocuklarım, sizlerden çok şeyler bekliyoruz."
Durdu, sordu:
"Çok çalışacaksınız değil mi?"
Çocuklar avaz avaz bağırdılar:
"Söz!"

"Arkadaşlarımla birlikte ne yaptıksa sizler için yaptık. Sizin mutluluğunuz, onurunuz için yaptık. Başınız dik gezin, kimsenin kulu kölesi olmayın diye yaptık. Bir daha bu acı günleri yaşamayın diye yaptık. Ödülümüz sizin temiz, güzel sevginizdir."

Fevzi Paşa'nın gözleri yaşardı.
Çocuklar sevinç çığlıkları atarak, M. Kemal Paşa ile öteki paşaların bacaklarına, ellerine sarıldılar.             
 ÖGLE YEMEGİNİ paşalar birlikte yediler.
M. Kemal Paşa bir yandan yemek yiyor, bir yandan da Tevfik Paşa'ya verilecek yanıtı hazırlıyordu.
Bitince okudu.Okurken bir-iki sözcüğü değiştirdi. Yanıt çok kısaca şöyleydi: 

"Türkiye'yi anayasa gereği yalnız TBMM ve onun hükümet temsil eder. Bir daha devlet siyasetine karışmaktan kaçınınız."

İşte bu yüce gönüllü insanların bize sunduğu en büyük hediye cumhuriyet olacaktır.  İstese kendini padişah ilan edebilecek bir büyük liderin milletine olan armağanıdır cumhuriyet.  Onu ve fikirlerini keşke yeterince anlayabilseydik! 

 3-5 meczubun peşinde koşan  cahillerin sözleri yüreğimizi yakmamalı. O büyük mücadeleyi verenlerin yanında bizim çabalarımız nedir ki? Onlara layık birer vatansever olmak yolunda haydi ileri! Cumhuriyet kokan bu hafta kutlu olsun. 
Ne mutlu Türküm diyene!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum