Bir zamanlar ülkemizde söylenen gerçekçi ‘’yerli ve milli’’ bir söz vardı, ilkokul çağlarımızda beynimize kazınan gerçek bir yurtseverlik kavramı:’’YERLİ MALI YURDUN MALI HERKES BUNU KULLANMALI’’. Büyüklerimiz ve bizim kuşağımız çok iyi bilir bu sözü. Aynı şuur kapsamında ‘’Yerli Malı Haftası’’ kutlamaları yapılırdı. Dışarıdan ithal zihniyetle birlikte oluşturulan tüketim şuurlu toplum ne yazık ki bu anlayıştan habersiz bir yaşam sürmekte. Geldiğimiz son durumda, 16 Aralık 2021 sabah itibarı ile 1 ABD Doları 15,20 sınırına ulaştı. Olanlar oldu ve şaha kalkmış olan kur doludizgin gidiyor, kaçınılmaz son, verdiler yetkiyi görüyoruz etkiyi !!!
Geçen hafta kaleme aldığım yazımın sonunda önümüze konulan (ama aslı bize gösterildiği gibi olmayan) Çin tipi kalkınma modeli hakkında gerçekçi bilgiler vereceğimi belirtmiştim. Günümüzde Çin küresel bir üretim merkezi olmasının yanı sıra hızla büyüyen bir tüketici pazarıdır. Uluslar arası ticarette önemli bir rol oynamakla birlikte birçok ülke ile ticari işbirliği ve antlaşmalar yapmaktadır. 1978’den önce uzun süre ekonomik kriz geçiren Çin sonraki yıllarda 40 yılı geçen bir süreçte ciddi bir ekonomik evrimin, dolayısıyla kalkınmanın içine girmiştir.
Çin Halk Cumhuriyeti’nde 1978 sonrası başlatılan ekonomik programın içerdiği nitelikleri detaya girmeden genel hatlarıyla size aktarmaya çalışacağım ve bizde uygulamaya konulan sistem ile farklarını yorumlamayı size bırakacağım.
Çin’de uygulamaya alınan ekonomik modelde:
- Ekonomik kalkınmada öncelikle tarımsal üretime ve bunun yarattığı istihdama önem verilmiştir. Bu dönemde ülke istihdamının % 40’ı tarımsal sektörde yer almaktadır.
- Tarımsal kalkınmaya öncelik verilirken tarımsal üretim girdileri desteklenmiş maliyetlerin % 15 oranında düşürülmesi hedeflenmiş ve uygulanmıştır. Tarımsal araziler sistemli bir şekilde önce 3 yıl, ardından 15 yıl, sonrasında 30 yıllığına çiftçilere kiralanmıştır. Ayrıca program çerçevesinde zorunlu bir üretim kotası belirlenmiş, kota üstü üretimin serbest piyasaya satışının yolu açılmıştır. Özel halk komin kooperatifleri ilçe ve köy üretim işletmelerine dönüştürülmüş, büyük kooperatif yapıları haline getirilerek verimlilikleri artırılmıştır. Bunun yanında tarımsal üretime girdi sağlayan araç, gereç, gübre vb üretim tesisleri de eşzamanlı olarak desteklenme planına alınmıştır.
- Kamuya bağlı üretim kurumları ve işletmelerde kar etmeyen kurumlardan vergi alınmazken (burası çok önemli) bu kurumlarda görevlendirilen kamu yöneticilerinin ücretleri de (maaşları) kurumun performans verimliliğine bağlanmıştır.
- Devlet şirketlerinin karlarının belli bir miktarı alıkonularak mutlaka işletmenin özsermayesine eklenmiş ve finansal yapılarının güçlendirilmesi sağlanmış, program dahilinde belirlenen belli bir kısmı da yeni yatırımlara yönlendirilerek istihdamın artırılması hedeflenmiştir. Bu çalışmalar ile kamu işletmelerinin devlet bütçesinden kullandıkları kaynak %24’den 8 yıl içinde %6’ya düşürülmüş, öz sermaye payları da % 47’den % 63’e yükselmiştir. Böylece ileride hedeflenen dış sermayenin ülkeye çekilmesi planı çerçevesinde devlet kurumlarının finansal yapısı dış şirketlerle mücadele edebilecek duruma hazırlanmıştır.
- Dış sermayeyi çekmek için özel ekonomik bölgeler oluşturulmuş, bu bölgelerde ekonomik düzenleme konusunda yerel yönetimlere ‘özel yetkiler’ tanınmış, denetimi ise merkezi idarece yürütülmüştür. Yabancı sermayeyi çekmek için teknoloji yatırımı ve işgücü ön planda kullanılmış, yabancı sermayeyi ihracata uyumlu hale getirmek öncelik olarak alınmıştır. Gelişimi daha geri olan iç ve batı bölgelere yapılacak dış sermaye yatırımları için şirketlere vergi indirimleri sağlanırken bu bölgelere ulaştırma, altyapı ve teknoloji yatırımları yapacak firmalara ek indirim ve kolaylıklar sağlanması konusunda düzenlemeler uygulamaya alınmıştır.
- Gerçekleştirilen ekonomik ve mali reformlarla birlikte, dış piyasalar ve mali kuruluşlarla yapılan anlaşmalarla yabancı yatırımcıların faaliyetleri güvence altına alınmıştır.
- Teknoloji transferi
- İstihdamdaki artış
- İç piyasadaki ticari hacmin artışı
- İhracatın güçlenmesi
- Vergi ve yatırım gelirlerinde artış, olarak sıralanabilir.
Bunun yanında yer alan önemli bir faktör de şudur: (burası çok daha önemli)Bankacılık sektörü asla yabancı sermayenin eline bırakılmamıştır. Ülkede bulunan bankacılık varlıklarının % 98’i devletçe yönetilmektedir.(Ülkemizdeki bankacılık sektörü ise ciddi bir yabancı sermaye kontrolü altındadır). Maliye ve mali kontrolün temel araçları Çin Halk Bankası ile Maliye Bakanlığıdır. Çin Halk Bankası daha önce yapılan bir düzenlemeyle Çin Merkez Bankası’nın yerini almış ve kademeli olarak özel bankaları devralmıştır. Çin ekonomik sisteminde ayrıca:
- Ekonomik kalkınmayı finanse eden ve yabancı yatırımları yönlendiren Çin Kalkınma Bankası
- Tarım iş kolunu destekleyen ve sermaye aktaran Çin Ziraat Bankası
- Genel yatırımların bir kısmını sermayelendiren, belirli sanayi kolları ve inşaat şirketlerine sermaye sağlanmasından sorumlu Çin İnşaat Bankası
- Sıradan Ticaret işlemlerini yürüten, kamu için bir tasarruf bankası görevi üslenen Çin Endüstri ve Ticaret Bankası,
Aktarmaya çalıştığım bilgiler ışığında, Çin’de 40 yılın üstünde bir zamana yayılmış ekonomik yenilenme çalışmaları uzun vadeli planlama ile hazırlanmış bir programın sonucudur. Dolayısı ile bizim yaşadığımız gibi gece rüyada görüp sabah uygulamaya geçelim şeklinde bir sistem değildir. Kısa tabiriyle bizim sistem; bir icadımız var, bunu 85 milyon denek üzerinde uygulayalım ve sonucunu görelim ‘ne çıkarsa bahtımıza’ şeklinde yol almaktadır.
Önümüze konulan Çin tipi ekonomik modelin ne kadar yeterli ve tutarlı olduğu tartışmasını siz sevgili okurlarıma bırakıyorum.
Mutlu yarınlar dileğiyle, her şey gönlünüzce olsun.
FACEBOOK YORUMLAR